Yargıdaki baskıyı kaldırabilecek bir kanun yok

Yargıdaki baskıyı kaldırabilecek bir kanun yok
03 Mart 2021 - 14:39
İzmir Barosu Başkanı Avukat Özkan Yücel, Cumhurbaşkanı
Erdoğanın açıkladığı İnsan Haklar Eylem Planı’nı yorumladı.
Yücel, “Hiçbir hâkim, hiçbir ceza yargıcı ‘Bu suçlardan dolayı
ceza vermezsem benim başıma bir şey gelmez’ diye
düşünemiyor. Yargı üzerine yönelmiş baskı, hakimler
üzerinde, mahkemeler üzerinde bir karar verirken tereddüt
edecek bir ortam yaratmış durumda. Bunu ortadan
kaldırabilecek bir kanun maddesi yok” dedi.
İzmir Barosu Başkanı Avukat Özkan Yücel, Son Mühür TV ekranlarında dün
Cumhurbaşkanı Erdoğanın açıkladığı İnsan Hakları Eylem Planının maddeleriyle
ilgili açıklamalarda bulundu. Yücel, Gün Başlıyor programı sunucusu Ayşegül Koçun
sorularını yanıtlarken önemli detaylara dikkat çekti. 
Yücel’in konuyla ilgili açıklamalarından önemli satırbaşları şu şekilde; 
HAKİM VE SAVCILARI ÖZGÜR BIRAKIYOR MUSUNUZ?
Önemli olan kanun maddelerine yazdığınız değil uygulamada gerçekleştirdiğiniz
şey. Tutuklama koşullarında değişiklik yapılacağı 103. Maddede değişikliğe giderek
katalog suçlarda azaltmaya gideceklerini açıkladılar.  Bu elbetteki önemli bir husus.
Ama hakimlerin kafalarında bıraktığınız o izi yarattığınız gerçek anlamdaki tahribatı
ortadan kaldıracak hangi önlemleri almayı düşünüyorsunuz. Çünkü bugün tek sorun
katalog suçlar değil ki. Bu örneği hep veriyorum. Önemli ve tartışılması gereken bir
konu. 1 yıldan 4 yıla kadar hapis cezasını gerektiren cumhurbaşkanına hakaret
suçlarındaki tutuklamaları nereye koyacaksınız? Katalog suçlarda bu yok çünkü, peki
tutuklamaları nereye koyacaksınız... Hiçbir hâkim hiçbir ceza yargıcı bu suçlardan
dolayı ceza vermezsem benim başıma bir şey gelmez diye düşünemiyor. Bugüne
kadarki uygulamalar yargı üzerine yönelmiş baskı, bunların tümü hakimler üzerinde
mahkemeler üzerinde bir karar verirken tereddüt edecek bir ortam yaratmış durumda.
Bunu ortadan kaldırabilecek bir kanun maddesi yok. Bunu ancak uygulamalarınızla

değiştirebilirsiniz. Çünkü aksi yönde karar veren iktidarın istemediği yönde karar
veren hakimlerin, savcıların, mahkemelerin soruşturma geçirdikleri çeşitli biçimlerde
cezalandırdıkları bir ülkede yaşıyoruz. Bütün bu koşullar ortada dururken siz katalog
suçlarda azaltmaya giderseniz kanun maddesinde bir değişiklik yapmış olursunuz
ama hakimlerin zihninde bir değişiklik, mahkemelerin kafasında bir değişiklik
yaratmamış olursunuz. O yüzden en mükemmel kanunları yapabilirsiniz önemli değil.
O kanunları uygularken hâkim ve savcıları özgür bırakıyor musunuz? Onlar
gerçekten özgür hareket edebiliyor mu? Soruyu buradan sormak lazım. Bunu bütün
maddeler için değerlendirmek mümkün. 
İKTİDARIN KARNESİ ZAYIF
Evet kadına yönelik şiddetin önlenmesi için önlemler alınsın. Zaten biz bunu baştan
beri söylüyoruz. Bu tedbirlerin alınması gerekiyor. İstanbul Sözleşmesi’nin
hükümlerinin hayata geçirilmesi gerekiyor. Oraya kadına yönelik şiddeti azaltacak
tedbirleri alıp düzenlemelerin getirileceğini söylüyor olmak bunu ortadan kaldırmıyor.
Bunları gerçekten hayata geçirip geçirmediğiniz kısmı önemlidir. Maalesef ki siyasi
iktidarın bu yöndeki karnesi bizim açımızdan çok zayıf. İnsan Hakları, demokrasi,
hukuk devleti siyasi iktidarın karnesi bu açıdan çok zayıf. Gündemler değişiyor, insan
haklarına ilişkin ilkelerin açıklandığı gidiş yolu ve haritalar çıkarılmaya çalışıyor.
Barolar Genel Kurulunu nereye koyacağız. İşte zihniyet sorunumuz. 300 kişi ile sınırlı
bir biçimde Barolara Genel Kurul yap demek… Mesela İzmir Barosu, Antalya Barosu,
İstanbul Barosu;na Genel Kurulu yapma demek. Yapma demek çünkü benim toplantı
sayım 1100... Bu kadar kişiden imza almadan, onlar hazırlanmadan ben genel kurul
başlatamam. Bir taraftan sanki baroların genel kurul yapmasına imkân verilmiş gibi
bir hava estiriliyor. Ama gerçek bu değil. Bizim işimiz hakikatlerle bizim işimiz
gerçeklerle. Hayatta ne ile karşılaştığımız, neyi öncelediğimiz, neyi yaşadığımız bizim
için çok önemli bir problem. O nedenle pandemi döneminde açıklanan tedbirlerdeki
ferahlamaların hayatta bir karşılığı yok. Bugün bir başka kaosu yaratıyorlar. Bütün bu
açıklamaların arkasından bir başka kaos geliyor. Bu, Türkiye’deki 81 ilin atıyorum 30
tanesinde genel kurulun yapılabilmesine imkân tanıyıp kalan baroların genel kurul
yapamayacağı bir ortam hazırlamaktır. Dolayısıyla barolar arasında bile bir kaos
yaratıyor olmak. Buna, şunun için örnek veriyorum. Evet hangi hukuki metin hangi
iyileştirme çabası yok sayılabilir ya da kabul edilebilir ya da görmezden gelinebilir.

Önemli olan bunları nasıl hayata geçirdiğiniz kısmı ve biz siyasi iktidarın bu yöndeki
karnesinin çok zayıf olduğu kanaatindeyiz. 
AYNASI İŞTİR KİŞİNİN LAFA BAKILMAZ
Boğaziçi öğrencilerine destek vermek için eylem yaptıkları esnafa, polisle hiçbir
karşıtlıkları olmadan karşı karşıya gelmeden, gaz altında bırakılan üniversite
öğrencilerine sorsunlar, özgürlükleri genişletecekler. Sokaktaki baskıyı ortadan
kaldıracaklar mı? Kadınlar eylem yaptığında kadınlara yöneltilen şiddeti ortadan
kaldırabilecekler mi? Aynası iştir kişinin lafa bakılmaz. Ne söylediğiniz değil ne
yaptığınız önemli olan.  Gazetecileri ne yapacağız? Mümkün değil onları içeriden
çıkartamayız' diyen de aynı cumhurbaşkanı değil miydi? 
AÇIKLANANLAR REFORM DEĞİL
Hakimler şimdi bu kararı verirsek başımıza ne geleceği belli değil diye düşünüyor.
Disiplin soruşturmasından yer değişikliğine kadar... Acaba var mı, açıklanan
maddelerde hakimlerin bu durumunu koruyacak bir hüküm. Adalet Bakanı’nı,
HSYK’nın içinden alacak bir hüküm var mı mesela. Maalesef yok. Evet icra
dairelerinin bazı şeyleri kolayca görmesi kolaylıklar evet bunlar günlük hayatı
kolaylaştıracak şeyler ama bunlar reform değil. Bunlar özgürlükleri teminat altına
alacak hamleler değil. 
TÜRKİYE’NİN İHTİYACI İLE İKTİDARIN İHTİYACI AYNI DEĞİL
Ortaya bir şeye pat diye görüş ortaya atılıyor kendisi veya küçük ortağı tarafından.
Birkaç köşe yazarının bu konuda bir şeyler söylemesi bekleniyor. Birkaç televizyon
programında bu tartışmalar alevlendiriliyor. Aslında gerçek olmayan konular
üzerinden toplumun nabzı tutulmaya çalışılıyor. Gerçek olmayan metinler üzerinden
bir bakıyorsunuz o televizyon programlarında uzaya kadar her konuda söylenecek bir
sözleri var. Bu kadar bilgi nereden geliyor onu da bilmek mümkün değil ama
yandaşlık böyle bir şey olsa gerek. İktidarın ortaya koyduğu yaklaşımları pişirmek,
ortam yaratmak amacıyla kullanılan bir sistem haline gelmiş durumda. Bir anayasaya
ihtiyacı var mı? Türkiye’nin evet ,var. Ama Türkiye’nin ihtiyacı ile iktidarın ihtiyacı aynı
değil. Türkiye’nin ihtiyacı özgürlük, hukuk devlet, demokrasi, hükümetin ihtiyacı kendi
istediklerini hayata geçirebileceği bir anayasal sistem. Bir sefer kaldırmakla bir şey
olmayanlar bizim anayasalarımız değil miydi? Anayasanın 90. Maddesinde var olan
hükümleri bizzat cumhurbaşkanı, onların kararı bizi bağlamaz diyerek AİHM’nin

kararlarını tanımamayı seçerek anayasaya aykırı işler yapmadı mı? Eğer istediği şey
90’nın güvencesini ortadan kaldırmaksa kusura bakmasın Türkiye’nin ihtiyacı ile
cumhurbaşkanının ihtiyacı aynı yerde değil. Ve üstelik çok kısa bir zaman önce
anayasayı değiştirmedik mi biz? Türkiye mükemmel olmayacak mıydı yeni
cumhurbaşkanlığı sistemiyle. Bu anayasa değişikliği değil mi? E şimdi ne oldu da
aradan 3 yıl geçtikten sonra yeni anayasaya ihtiyaç duyduk. Bir türlü uçamadık,
kanatlarımızı açamadık. Ne oldu ki yeniden ihtiyaç duyduk. Belki de Cumhurbaşkanı
Erdoğan’ın görev süresiyle ilgili birtakım kaygılar vardır...  Evet Türkiye’nin anayasa
değişikliğine ihtiyaç var. Bütün demokratik kesimlerin bütün sivil toplum kuruluşlarının
ortaya koyabilecekleri her kesimden görüşlerin alınacağı demokratik bir anayasadan
bahsediyoruz.

SUYA SABUNA DOKUNMAYAN DEĞİŞİKLİK
Suya sabuna dokunmayan değişikliklerden bir tanesi. Türkiye’de ihtiyaç mıdır?
Evet hukuk fakültelerini 5 yıla çıkarmak gerekiyor. Çok kolay bir iş çıkarmak haline
geldi. Hiçbir şey olamıyorsan avukat ol noktasındaydık. Bunların tedbirlerinin
alınması gerekiyor mu, gerekiyor? Ama şunu söyledik niye belli kriterler koyup bu
kriterleri sağlamayan fakülteleri kapatmıyorsunuz? Bu ülkenin bugün 20 bin yani 88
hukuk fakültesi var yanlış hatırlamıyorsam, biz bunları konuşurken yenisi açılmadıysa
ve 138’e kadar çıkabilecek durumda. Bunları kapatmak varken yeterince hocası
olmayan akademik düzeyde eğitim gerçekleştirmeyen yalnızca tabela fakülteler söz
konusuyken bunlara ilişkin yasa çıkarmadan 5 yıla çıkarmak aynı eğitim yetersizliğine
sahip 5 yıl anlamına geliyor.

'PANDEMİ SİYASİLERE UĞRAMIYOR, BAROLARA UĞRUYOR'
- "Biz seçim yapmak istiyoruz. Demokrasinin en temel göstergelerinden biridir, görev
süremiz bitti. Yeni görev süresinde meslektaşlarımızdan yetki alabilmek istiyoruz. 2
yıllık süreci değerlendirmek istiyoruz. Yaptıklarımızı beğenmişler mi, beğenmemişler
mi? Bizimle devam etmek istiyorlar mı, istemiyorlar mı? Bu soruyu sormak istiyoruz.
Başından beri açık havada yapacağız dedik. Salonu ona göre ayarlayacağız dedik. 
Bütün tedbirleri alacağız. Girerken çıkarken kamu kurumlarında alınmayan tedbirleri
alacağımızı söyledik. Eğer sizin önereceğiniz başka tedbir varsa onu da almaya
hazırız dedik. Seçim kurulu ‘hayır’ dedi. İl Hıfzıssıhha Kurulu ‘hayır’ dedi. İçişleri

Bakanlığı ‘hayır’ dedi. E - mahkemeye gittik. Mahkeme önce yürütmeyi durdurması
kararı verdi. Öbür mahkeme yani başta o söylediğim bağımsızlık mevzusu var ya tam
da buraya dayanıyor. Bu karar kaldırıldı. İzmir’de 2 hafta önce bir siyasi partinin genel
kurulu yapıldı. Lebalep dolu salonlar. Biz böyle de yapmayacağız. Önlemleri
alacağız. Nerede genel kurul yaptıysanız orada pandemi vakalarında artışa yol
açtınız. Şimdi bizim de yeni hedefimiz, fuar açık havada yapacağız. Yine kararlıyız.
Ama dertleri pandemi değil. Öyle olsaydı AK Parti kongreleri yaptığı biçimiyle Barolar
da şöyle yapsın falan denirdi. Ne oluyor bu pandemi belli siyasilere uğramıyor da
barolara mı uğruyor?
Bu haber 1298 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum