BAŞKA BİR SİYASET OKULU POLİTİK EKOLOJİ OTURUMU İLE SONA ERDİ

BAŞKA BİR SİYASET OKULU POLİTİK EKOLOJİ OTURUMU İLE SONA ERDİ
16 Mayıs 2022 - 09:55
BAŞKA BİR SİYASET OKULU POLİTİK EKOLOJİ OTURUMU İLE SONA ERDİ

GIDA KRİZİ VE ÇÖZÜMLERİ EFES TARLASI YAŞAM KÖYÜ’NDE KONUŞULDU
Başka Bir Siyaset Okulu Açık Oturum Serisi Efes Tarlası Yaşam Köyü’nde düzenlenen
Politik Ekoloji konulu oturum ile tamamlandı. Oturumda Bediz Yılmaz, Bülent Şık ve Umut
Kocagöz’ün katılımlarıyla tarım, gıda krizi ve gıda egemenliği konuşuldu.
Halka açık son oturumun moderatörü Ulaş Bayraktar, Başka Bir Siyaset Okulu ile ilgili
değerlendirme yaparak; “Bu yıl 6.sını yapıyoruz Başka Bir Siyaset Okulu’nun. Ama bu kadar
başkasını yapmamıştık. Selçuk Belediyesi’nin olağanüstü organizasyonu ve müthiş ev
sahipliğine bütün arkadaşlarım adına teşekkür ediyorum” dedi.
GIDA KRİZİNİ AĞIR ŞEKİLDE YAŞIYORUZ
Oturumun konuşmacılarından Bülent Şık; gıda krizinin iki farklı yönü olduğuna dikkat
çekerek; “Gıda krizini doğrudan çok somut bir şekilde, ağır bir şekilde yaşadığımız bir
dönemdeyiz. Biz bu krizi iki türlü yaşıyoruz. Biri iklim koşullarındaki bozulma, aşırı hava
olayları gibi etkenler nedeniyle hasat ettiğimiz gıda miktarında düşme. Daha az ürün hasat
ediyoruz. Ürünlerin ortam koşullarına verdiği yanıt genelde hasat miktarında azalma oluyor.
Gıda krizi anlamında bir diğer önemli problem gıdaların içerdiği besin öğeleri fakirleşiyor. Bu
problemlerin elbette çözümleri var. Bunların bir kısmı agroekolojik yaklaşımlar yani ekolojik
temelli bir tarımsal politikayı uygulamaya sokmak, siyasal ahvalde kamu refahını öne
çıkarmak gibi. Önümüzdeki 10 yılda gıda krizinin daha çok gündeme geldiğini göreceğiz.
Yaklaşan gıda krizine karşı ne yapacağımız sorusunun bir yanıtı var. Ama uygulanabilir,
hayata geçmiş bir program yok” dedi.
Oturumun konuşmacılarından Umut Kocagöz politik ekoloji kavramının, dünyada yaşanan
ekolojik sorunların politika ile ilgili olmak aynı zamanda politik sorunların ekolojik bir
kökene dayanmak gibi iki ayrı anlamı olduğunu belirterek; “Mevcut politik yapılanmanın
kendisini ve ekolojik ilişkilerini sorgulamamız ve dönüştürmemiz gerekiyor. Politik ekoloji
bize bu imkanı sağlayan bir araç. Ekolojik krizle baş başa kaldığımız bu konunun bir politik
alt yapısı var. Bu alt yapıyı dönüştürmeden bizim başka bir şey tahayyül etmemiz de çok
mümkün değil” dedi.
Türkiye’de ve dünyada hakim olan endüstriyel tarım modelinin çiftçiyi tarım şirketlerine
bağımlı kılmasının yanı sıra tarım şirketlerinden alınan gübre ve ilaçların da doğayı tahrip
ettiğini belirten Kocagöz “Endüstriyel tarım alternatifsiz değil. Bugünün gıda krizine karşı
bizim gelenekselden gelen ama güncel teknolojik bilgisini kullanarak bunları harmanlayan

ekolojik köylü tarımı agroekolojik olarak karşımıza çıkıyor. Agroekoloji ile kadimden gelen
geleneksel tarım yöntemleri, atalık tohumlar ve yerel tohumlar kullanılmasıyla ve güncel
teknolojik gelişmelerle doğaya zarar vermeden, büyük şirketlere bağlı olmadan kendini
yeniden üretebilen bir tarım mümkün” dedi.
GIDA EGEMENLİĞİ HALKIN KENDİ GIDA SİSTEMİNİ ÜRETMESİ VE
YAŞATMASIDIR
Gıda krizine karşı bir diğer önemli kavramın da gıda egemenliği olduğunun altını çizen Umut
Kocagöz; “Gıda egemenliği kavramı da esasen üretenlerin ve üreten ürünlerden faydalanan
üreticilerin gıdanın nasıl üretildiği, ne için üretildiği, ne kadar üretildiği ve nasıl
tüketileceğine dair karar verme hakkına sahip olduğunu savunur. Bunu şöyle ifade etmek
mümkün; gıda egemenliği üreticiler ile tüketicilerin doğrudan ilişki kurduğu, şirketleri aradan
çıkaran bir model aslında. Bu model yarına bırakılmadan bugünden kurulabilir. Üretenler
gerçekten ürünlerinin sahibi olduğunda herhangi bir siyasi, sosyal, ekonomik otorite onlara
buyurmadan gerçekten kendi özgür seçimleriyle halkı beslemek için yaptıkları tercihlerle
davrandıklarında ve tüketicilerin de gerçek gıdaya ulaşmak için örgütlenerek bunun talebinde
bulunduğunda biz gıda egemenliğinden bahsedebiliriz. Gıda egemenliği özetle halkın kendi
gıda sistemini üretmesi ve yaşatmasıdır” dedi.
TÜKETİCİYE DE ROL DÜŞÜYOR
Politik Ekoloji oturumunun son konuşmacısı Bediz Yılmaz, tarımda yaşanan sorunların
çözümünde tüketicilere büyük rol düştüğünü belirterek; “Gerçekten çok büyük bir kriz var,
gezegeni felakete götüren yanlış uygulamalar var ama burada sorun yalnızca üreticinin değil.
Tüketicinin yoğunlaştığı yerler olan kentler bu anlamda kritik roldeler. Tüketicilerin kendi
üretim alışkanlıkları üzerinden tüketim üzerinde doğrudan etkileri olduğu sürece taleplerin
değişimi gerekiyor. Çünkü her birimiz bu kirliliğe maruz kalıyoruz. O zaman bu talebin
kentler üzerinden dönüşmesi gerekiyor. Kırsal ile kentin ilişkinin daha net kurulması
gerekiyor. Kentlerin kendi içerisinde üretim odakları oluşturulması gerekiyor. Yeter ki biz ne
yiyoruz, yediğimiz şey nereden geliyor, geldiği yerde üretiliyor o toprağı nasıl etkiliyor gibi
soruları kendimize soralım. O soruların cevabı iklim krizine ekolojik açıdan zararlı bir şekilde
yol açıyorsa o alışkanlıkları değiştirmemiş gerekiyor. Biz pazarda yerelde üretilmiş bir
domatesi biliyorsak marketten 1000 km, öteden gelmiş domatesi satın alamayalım” dedi.
Katılımcıların sorularının cevaplanmasıyla sona eren Politik Ekoloji oturumunun sona
ermesinin ardından 8- 14 Mayıs tarihleri arasında düzenlenen Başka Bir Siyaset Okulu’nun
katılımcılarına katılım belgeleri verildi.
Bu haber 1039 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum